AHMET ÖZER : Vakit henüz 17.30 geç değil. Sayın Başkanlarım İbrahim Çağlar ve Murat Yalçıntaş. Ben şöyle düşünüyorum. Sizleri seçmiş olmanın gururunu bugüne kadar yaşadım inşallah bundan sonra da bana yaşatırsınız. Şuanda adıma bundan da memnunum. Fakat şu da var ki biz sizleri konuşmayalım diye değil daha rahat konuşabilelim diye seçtik. İbrahim Bey, Zafer kardeşime biraz serzenişte bulundu bunun üzerine bizim her zaman bu salon bomboşta olsa, bir kişi de olsa düşüncelerimizi çok rahat konuşabilmeliyiz, çok rahat sizlere dertlerimizi anlatabilmeliyiz düşüncesiyle, Zafer kardeşimize buradaki insan azlığından dolayı katılıyor fakat istifa düşüncesini burada dillendirmesine biraz acemilik olarak algılıyorum kusura bakmasın. Zira kendisi Meclis’e katkıları olan ve inanıyorum ki daha da olacak olan bir kardeşimiz. Bu vesile ile istifa düşüncesine katılmadığımı beyan ediyorum. Ayrıca, özellikle benim sektörümle ilgili konuşma yapan Hanifi kardeşime, Sait Kılıç Beye, Fatih Oruç’a ve diğer tüm konuşmacı arkadaşlara da bu vesile ile teşekkür ediyorum. Öncelikle konuşmama iki konuya değineceğimi belirterek başlamak istiyorum.
SSK ve Vergi borçlarımızın yeniden yapılandırılması konusu. Kesinlikle itirazım olduğunu belirtmek isterim. Bu vergi affı konusu ülkemizde defalarca suistimal edilmiş. Her seferinde düzgün ve zamanında ödeme yapan insanlar mağdur edilmiştir. Tekrar böyle bir mağduriyet doğacağından bu tip uygulamaların popilist olduğunu söylüyor, normal vergilerini ödeyen tüccara haksızlık olduğunu ve olacağını düşünüyorum. Bu vesile ile vergi dairelerinin özellikle kayıt içinde bulunan firmalara etkin kontrollük ve dolaylı problemlerden dolayı aşırı sorumlu tutmak yolu ile enteresan vergiler tahsil etme gayretinde olmalarını normal karşılamıyor. Elbette ki vergi dairelerinin ne kadar çok vergi toplarsa o kadar iyi olacağını düşünüyorum. Fakat kayıt dışı her köşe başında cirit atarken, kayıt içindeki düzgün firmaları da vergi dairelerimizin korku ve gerginlik politikaları ile kayıt dışına itmeleri veya bu firmaların kapanmasına vesile olmaları biz kayıt içi çalışan firmaların Allah katında haklarını ödeyemezler diyorum. Zira bugün yapılan birçok uygulama bu ve bunun gibidir veya buna yakın bir şeydir. Birçok firma biliyorum ki; 3. firmaları bulamayan yani elinden kaçırdığı kaçakçılar yüzünden güzelim firmaları bunaltıp mahkemelerde süründürme yolunu seçmektedir. Bu vesile ile gerek af konusunda, gerekse vergi dairelerinin kayıt içindeki firmalara dolaylı firmalardan işlem yapmak yerine, kayıt dışı çalışıp bizleri haksız rekabet yaparak bunaltan hem devletimize, hem sektörümüze zarar veren firmalarımıza el atmasına, bunları bulup normal vergilendirerek vergi dairelerinin gelirlerinin arttırabileceğinin Oda’mızca anlatılmasının Oda’mızın, Sayın Yönetim ve Başkanımın en önemli görevi olduğunu düşünüyor ve iddia ediyorum. Tüm ağırlığımızla bu konuya vergi dairelerine iletmeli hatta bu konuyla ilgili gerekirse Odamızda bir çalışma grubu oluşturulmalı diye düşünüyorum. Ayrıca, ille de af olacaksa Sayın Başkanım Yalçıntaş’ın söylediği gibi kesinlikle düzgün ödemeye yönelik ama geçmiş değerlendirilerek bir ödüllendirme yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Değinmek istediğim diğer bir konu ise; Odamızın İstanbul Tüccarına katkıları ve etkileri. Bu salondaki ne kadar Meclis Üyesini ilgilendiriyor bilmiyorum ama bildiğim şu ki şuan burada bulunanları ilgilendirmekte. Yalnız şöyle de bir şey anlaşılmasın. Burada kalanlar işsiz, güçsüz, gidenler çok iş sahibi inanın alakası yok. Burada kalanlar sadece sosyal sorumluluklarını yerine getiren, almış oldukları oyların haklarını veren insanlar diye düşünüyor ve burada kalanları tebrik ediyorum.
Bir çok Meclis Üyesi yok, konuşayım mı, konuşmayayım mı tereddüt ettim. Birçok Meclis Üyesini buraya ya Bakan, ya Başbakan, ya da özel bir gündem olduğunda görüyorum. Mesela Sayın Avni Bey’in Meclis Üyesi olduğunu bugün burada konuşma yaptığında öğrendim. Elbette böylesine güzide bir iş adamımızın Meclis’te olması bize gurur verir. Fakat görüyorum ki Sayın Çelik şuanda da aramızda da yok ve genellikle olmuyor ki ben onun Meclis Üyesi olduğunu bilmiyordum. Keşke daha fazla aramızda olup bizi ve sektörünü daha çok aydınlatsa. Bu ve bunun gibi katılımın az oluşu ile ilgili örnekler sanırım Zafer kardeşimi, Fatih Ağabeyimi ve tabii ki beni üzmektedir. Üzüntümüz şahsi değildir. Üzerimizde bulunan sivil toplum örgütü sorumluluğu adınadır. Yoksa şahsım adına burası kalabalık olursa bir faydam olmaz. Aksine son konuşmacı olduğumdan çok geç sıra geleceğinden benim için kötü olur diye düşünüyorum. Fakat mesele şahsi mesele değil, Ticaret Odası meselesidir. Ben katılımcılığın demokrasinin gereği olduğuna inanıyorum ve Meclis Üyelerinin katılımlarının hayırlara vesile olacağına inanıyorum ve diyorum ki; Sayın Başkanım, Sayın Yönetim ve tabii ki Meclis Başkanım; elbette Meclisimiz yurtdışında ve İstanbul dışında çok belki de haddinin fazlasının da ilgi sahibidir ve etkilidir. Fakat gerçek şudur ki; İTO İstanbul Ticaret Odasıdır. Ve bu Meclisin İstanbul tüccarına hitap edebilecek bir projeye imza atması gerekmektedir. İTO İstanbul tüccarı için daha çok çalışmalı ve Oda’yı iki dönem yöneten bir Yönetim ve tabii ki Başkan olarak İstanbul’da büyük bir projeye imza atmalısın diye düşünüyorum. Geçmişte eleştirdiğimiz Yönetimler bile büyük projelere imza atmışlardır doğrusuyla, yanlışıyla. Ben inanıyorum ki; bizim Yönetimimizin de İstanbul tüccarına hizmet edecek bir projeye imza atma zamanı gelmiştir.
Sayın Başkanım; elbette dışarıda çok başarılısınız. Ama biliniz ki İstanbul Tüccarı da sizden aynı performansı bekliyor. Zira İstanbul tüccarına; İTO’nun aidat toplamaktan başka işler yaptığını anlatmakta zorluk çekiyoruz. Teşekkür ediyorum, hürmetler ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.