53. TOPLANTI

AHMET ÖZER        : Hepimize hayırlı toplantılar inşallah. Bu uzatmaları oynadığımız bu Meclis’te sevgili Başkanım bana çiçek taktı. Bütün Başkanlar rozet takıyorlar ama bu çiçeğin de herhalde bir anlamı vardır. Günün anlamı gibi onun için ayrıca teşekkür ediyorum. Birisi bana saksı dedi oradan ama büyüğümdür, ağabeyimdir kimdir o ağabey sen Mustafa Ağabey sen demişsindir kesin öyle mi?

AHMET ÖZER        : Sayın Yönetim hürmetler ediyorum size de. Bugüne kadar insanlığın bulduğu ortak yönetim şekli demokrasi. Demokrasilerin çatısını partiler ve siyaset oluşturur. Sivil toplum örgütleri ise bence temelini oluşturur. Bundan dolayıdır ki sivil toplum örgütlerinin güçleri demokrasinin de gücünü gösterir düşüncesindeyim. NACE kodlaması elbette ülkemiz ticaret sınıflandırması açısından çok önemli ve olması gereken bir uygulamadır. Fakat bu uygulama Odamızda bazı sektörlerin temsil edilmesine vesile olmamalıdır. Aksine daha fazla sektör temsil edilip başta da dediğim gibi demokrasinin temeli olan sivil toplum örgütleri daha güçlü olmalı düşüncesindeyim. Konu benim komitemi ilgilendirmese de demokrasi açısından çok önemli olduğunu düşündüğümden dolayı ve İstanbul Ticaret Odasının dünyanın en büyük Odalarından biri olduğunu bildiğimden dolayı sayısal açıdan böyle bir gerekliliğin olduğuna inanıyorum ve ben sadece ben değil bu Meclisteki herkes bu karışıklığın neden olduğunu bilememekte diye düşünüyorum. Çünkü birçok kişi ile bu konuyu konuştum hiç kimse bu karışıklığın sebebini söyleyemedi. Ben inanıyorum ki İstanbul Ticaret Odası Yönetimi ve Divanı, Meclisi bu konuyu çözecektir. Ve buna da muktedirdir diyor ve kendi işimle ilgili de birkaç şey söylüyorum.

 

Şimdi dedim ki, bizim Odamız dünyanın en büyük Odalarından bir tanesi. Şöyle bir şey yaşıyoruz biz şu zaman diliminde. Bizim araçlarımız ticaret ülkelerin en önemli şeylerinden birisi günümüzde. Çünkü ticareti kuvvetli olmayan ülkelerin bugün ne durumda olduğunu görüyoruz. Ve bütün toplumlar, bütün güçleri ile ülkelerindeki ticareti geliştirmeye yönelik şeyler yapıyorlar. Birçok şey teşvik de bulunuyorlar. Biz ne yapıyoruz? Biz İstanbul’da araçlarımızı sokaklara çıkartmıyoruz. Sabahleyin bir belediye diyor ki, 6 ile 9 arası 4 ile 10 arası araç giremez. Aracımız oraya gittiği zaman orada bir tane tabela duruyor. Hangi saatler kalmış. 10 ile 4 arası, 10’la 4 arası buraya araç giremez. Biz nasıl ticaret yapacağız? Nasıl ticaret yapacağız?

 

Ayrıca neler oluyor, birkaç şey söyleyeceğim. Ayrıca neler oluyor, bizim çalışanlarımız bütün her şeyi ile adamı tatmin etsek her şeyiyle ama parasını, pulunu, her şeyini versek, imzasını alsak, kağıdını yaptırsak, şunu yaptırsak, bunu yaptırsak dilekçeyi mahkemeye verdiği anda ben suçluyum. Sebebi nedir? Çünkü tüccarım, çünkü tacirim. Çünkü istihdam sağlayan bir adamım. Belki de küçük esnaf olduğum için, küçük tüccar olduğum için böyledir. Onu bilmiyorum ama ben ve benim etrafımdaki birçok tacir bunu yaşıyor.

 

Ayrıca, sosyal güvenlik vergileri öyle hale geldi ki hakikaten maaşları geçer duruma geldi. %100 problemlerle uğraşıyoruz. İddia ediyorum ki çok kısa bir süre sonra İstanbul’da belki yine taşrada, başka şehirlerde olabilecektir. Bu alışveriş merkezlerinin baskısıyla da, kapital baskısıyla da, büyük kapital baskılarıyla da sanıyorum ki küçük esnaf, küçük tacir kalmayacak. Belki de TOBB bunun için yaptı. Dedi ki, yani İstanbul’da bu kadar tüccar kalmayacağı için sınırlandıralım komiteleri belki de bunun için yapmıştır. Ama biz çalışmaya devam edeceğiz. Biz gücümüzün yettiği sürece, biz nefes alabildiğimiz sürece ben diyeyim, ben nefes alabildiğim sürece ticaret yapmaya ve evladımı da tacir olarak yetiştirmeye özen göstereceğim. Ne kadar olabilir bilemiyorum. Beni dinlediniz teşekkür ederim. Hürmetler ediyorum efendim.