“BÜYÜK MAĞAZALAR KANUNU” NİÇİN ÇIKMALI?

 

– İHTİYAÇ – İSTEK KAVRAMLARI KARGAŞASI DOĞURMASI 

Biz tüccarlar elbette ki çok satalım çok üretelim çok tüketim olsun ve çok kazanalım isteriz 

Fakat günümüz sistemleri olabildiğince tüketime yönlendirme yaptığından zaten sosyal itesi sıfır a yakınlaşmış toplumlar tamamen psikolojik boşluklarını alışverişle doldurmaya çalışmaktadırlar 

İHTİYAÇ; gereksinim duyulan şeyin yokluk hali 

İSTEK; Bir şeye duyulan eğilim arzu şevk 

İhtiyaçlarımızla isteklerimizi ayıramadığımız sürece bugün daha iyi yaşamak uğruna yarınımızı berbat etmek gibi bir süreçle karşı karşıya kalmamamız mümkün değildir. 

Büyük mağazalar ve organize perakende merkezleri insanımızın günümüz şehir hayatının ve şehirleşme politikalarının neticesi psikolojik boşluğunu doldurmaya yönelik sunularla bu zafiyeti önce maddi ihtiyaca çevirip 

Sonra bu boşluğu sanal gereklilikler oluşturarak bu ihtiyacı yine sanal ve geçici doldurmakta fakat geleceğini ve satın alma sonrasını çok daha kötü psikolojik yıkımlara itmektedir. 

Düşünün ihtiyacı yarım kilo peynir bir paket çay 5kg yağ ve iki kutu meyve suyu için alışverişe çıkan birinin bunların yanında bulunduğu ortamdan kaynaklı hiç ihtiyacı yok iken sanal istek doğurtulması neticesinde, yarım kilo börek bir adet kürek mutfak camına bir küçük perde evde küçük çocuk olmadığı halde bir minik oyuncak TV üzerine bir biblo bir tornavida seti evde var ama ucuzmuş diye hatta bir matkap bir top a4 bir çerçeve nasılsa bir yer buluruz asacak aslında geçende almıştık. 

Ama evet şuradan birde raf kestirirsek alçıda alalım gelecek sene badana yaptıracağız lazım olur silikonlar gevşedi yeniden çekeriz bant alalım belki taşınırız. 

Kapıyı damı değiştirsek eskileri apartman görevlisine veririz çiçek alalım biraz bak buzluk yok evde yaaaa ormana gidemeyiz ama çadırda pek güzelmiş küveti buzdolabını ayakkabıyı ve artık yazarken bile sıkıntı gelen binlerce on binlerce sanal isteği oluşturup sattıktan sonra bu alınan istek harici şeylerin bir süre sonra ihtiyaç olmadığı ve hiç bir şeye yaramadığı görüldüğündeki psikolojik yıkıntının yanında gereksiz harcamalardan kaynaklı göçüşte geleceği ipotek altına alıp kişisel krizlere ve yoksulluğa sebep olmaktadır. 

– SOSYAL ETKİLERİ 

Ne acıdır ki bugünkü en önemli söylem halkımız buraları istiyor 

Peki, nedir bu söylemin sebebi 

Uzağa değil 15 yıl öncesine gidelim, yani alışveriş merkezleri yok ne yapardı halkımız hafta sonları ya da boş zamanlarında. 

Ve bu gün ne yapıyor 

Önce bu günü söyleyelim, boş bir an bulduğunda doğru malum yerlere gitmektedir çoluk çocuk tek kapısı orasıdır 

Peki, bu yerler yok iken hep evde mi otururdu bu ülke halkı? 

Hayır, dostlarını ziyaret ederlerdi, müzelere, sinemalara ve en önemlisi parklara, pikniklere, denize, ailece düzenlenmiş gezilere insanca yapılabilecek faaliyetlerde hafta içi mesai zamanının yorgunluğunu atmaya çalışır kısacası hem psikolojik hem fiziki dinlenirdi. 

Bugün şehirleri yönetenler SOSYAL ALANLAR yapmak yerine olan sosyal alanları yok edip beton yığınları oluşturdukları için çareyi insanlara paranın gücünü de kullanarak büyük bütçelerle verdikleri reklâm haberleri ile bu alanların sosyal yaşantının olmazsa olmazları gibi göstermektedirler 

Yine yönetenler betondan giydirme binaları park alanlarına denize müzeye komşuya akrabaya alternatif ziyaret mabetleri haline getirme mücadelesi verip yok ettikleri ya da yapmadıkları sosyal yaşam alanlarının hesabını vermekten kurtulma mücadelesi vermektedirler. 

Binlerce nefesin bir anda verilip alındığı toplumdan her çeşit insanın bir mekânda bulunabilme kabiliyetinden gün bittiğinde arta kalan sadece ve sadece ihtiyaçları yerine isteklerine yenik düşmüş olgun insanlar cıvık ve karmaşık ilişkiler ağına takılmış gençlerden başka hiçbir şey üretmemektedir bu yapılar ve organizasyonlar. 

Gelecekte insan ilişkilerinin en aza inip maddiyatçılığın en üst düzeye çıktığı ayağını toprağa basamamış nesiller yetişmesine sebep olacaktır. 

– SİYASAL ETKİLERİ 

Yabancı kaynaklı yada tek bir cüzdan dan kaynaklı para her zaman odak güç demektir. 

Odak güç her zaman ayrıcalık ister 

Hele ki dış kaynaklı yabancı bir güç ise gücü ile sömürerek semirmek ister 

Hep ülke insanını kaynaklarını kazanımlarını kendi adına kullanıp halkı köleleştirip önce sunduğu avantajlar ile uyuşturup daha sonra istekleri doğrultusunda yönlendirmek ister 

Bu gün birçok yerel yönetimimiz bazı cazibelerine kapılıp şehrimizde semtimizde beldemizde büyük mağazalar alışveriş merkezleri kurulsun diye bu organizasyonlara kimi yerde avantaj sağlamakta kimi yerde teşvik etmekte hiç bir şey yapmasa bile kısıtlamaya yönelik herhangi bir mücadele vermemekte hatta desteklemektedir 

Oysaki siyasal yöneticiler bu gün sempatiyle baktıkları organizmaların yarın güç olarak karşılarına çıkacaklarını tahmin bile edememektedirler 

Şehirlerinde beldelerinde hızla artan işsizliğin ve yok olan esnafın tüccarın sanayicinin karşılarında duramadıklarında çıkarları çatıştığında uluslar arası sermayenin ya da tek cüzdan sahiplerinin ne kadar güçlü olduklarını görecekler fakat iş işten geçmiş ülkenin istihdamını ekonomisini parasal gücü yoğun odak güçlere bırakmış olarak tarihe gömüleceklerdir. 

Ayrıca şu an. Rekabet ve ucuzluk gibi görünen bu kapital merkezleri küçük esnaf ve tüccarın tamamen yok olmasından sonra tekelleşip piyasaya istedikleri gibi yönlendireceklerdir. 

Bu da bir halk için en büyük tehlikedir. 

Kapitülasyonlara eş değer anlam taşır ki. Osmanlının yıkılışının büyük sebeplerinden biridir. Kapitülasyonlardır 

Eşleri Pazar evde oturur ya da başka bir alışveriş merkezinde zaman gebertirken çalışanlar 

Ne zaman birlikte vakit geçirir bu insanlar? 

Ve sonra soruyoruz 

Neden boşanmalar bu derece arttı diye,